10 Kasım 2008 Pazartesi

Pisti, temizledik




Geçen hafta sonu pist günü vardı. Gittik yine. Bu sefer acaip kalabalıktı. Rutin pist gediklileri haricinde oldukça yeni pist tozu yutmaya hevesli acar genç de gelmişti. Benim motorum daha uzunca süre serviste yatacağı için emanet bir iki motorla elimden geldiğince yeni gelenlere yardımcı olmaya çalıştım.



Lori ilk defa piste çıkıyordu. Acayip heyecanlıydı. Daha piste çıkmadan kalbi 140-150 atıyordu. Ben de ilk defa geldiğimde aynen öyleydim. Bir kere diğer gelenlere bakıyorsun, adamlar kendinden çok emini motosikletleri bu işi yapmak için çok daha uygun ve asıl önemlisi büyük bir rahatlık içinde, ne yapacaklarını iyi bilen bir halleri var. Eh bunları görünce bir şey yapabileceğim varsa da "Ulan en az rezillikle nasıl kaçarım ben buradan" hesapları yapıyordum. Cidden ilk piste çıkıp ta adamlar yanımdan rüzgar şoku yaratacak kadar hızlı geçtiğinde "vay anam babam, bizim daha yiyecek kırk fırın ekmeğimiz var" diye düşünmeye başladım. Bir ara benden azıcık daha hızlı olan birilerini gözden kaybetmemek için cahil cesareti ile gaza asılmaya başladım. Bakın yetişmek için değil, gözden kaybetmemek için. O derece patetik bir hal yani. İşte o aralar ciddi birkaç hata yaptım. Lakin biraz şans, azcık ta CSS'deki eğitimin katkılarıyla büyük yürek hoplantılarıyla o tehlikeleri savuşturdum. Fakat en kötü şey oldu. Kendime güvenimi kaybettim (zaten ne kadar vardı ki?). Tekrar hata yapmayacağım diye iyice kasılmış-taşlaşmış halde sürmeye başladım. Hem yavaş hem tehlikeli. Bu işte kabus senaryo. Zaten sonra zevk almamaya başlıyor insan.

Bir sonraki pist gününde kafamı daha derleyip topladım. Daha sakin davrandım. İlk seanslar geze geze döndüm. Sonrakilerde de kafamı tek noktaya odaklayıp sadece o sorunu çözmeye uğraştım. Çok faydası oldu. Lakin o ilk günkü gerginliği hala tam olarak atabilmiş değilim. Bunun en önemli sebebi sürerken çok şey düşünüyorum hala. Hani klişe karate filmlerinde falan vardır ya, sensei der ki zihnin ile dövüşmelisin diye. Pistte de cidden öyle. kafanda hiçbir şey olmayacak. Oysa benim kafamda en başta bir düşersem neler gelir başıma ile başlayıp, arka amortisörün ayarının doğru olup olmadığı, yanlış ise nerede bir sorun olduğu ile giden bir düşünce kervanı dönüp duruyor. Endişeli hal hemmen kendini belli ediyor zaten. İbne ibneyi hemen tanırmış hesabı, benim gibi gergin süren kim varsa anında anlıyorum sıkıntısını.


Lori ise emanet motosikletle de olsa çok güzel gitti. Her ne kadar ilk seansta gudik Hyosung 250 Comet ile düzlüklerde yetişemesem de, genelde en temel sorunu hiç yaşamıyordu. Rahattı. Tamam deli gibi heyecanlıydı, kararlarından anlaşılıyordu ama kasılma-gerginlik açısından sıkıntılı değildi. Zaten bikaç seans sonra hem ciddi hızlanmış, hem de en güzel hediyeyi almış çocuk gibi neşelenmişti. Bu işin püf noktası temposunu hep konforlu olduğu alanda tutmasında yatıyor.




Bu aslında pist için değil hayatın pek çok noktasında işe yarayan bir öğrenme-gelişme yöntemi. Her tur biraz daha hızlı, ama asla konforlu olmadığın kadar hızlı değil. Zate o konforu bozmadan her gün insan kendi kendine daha da hızlanıyor. Ani gazlamalar bünyede ağır gaz sorunlarına sebep olabiliyor.

Hiç yorum yok: